Haberler Mail veya WhatsApp olarak gelsin!
Evlilik vaadiyle erkekleri dolandırmışlar! Eş zamanlı baskın
Evlilik vaadiyle erkekleri dol...
17:57Merkezefendi’de ‘engelli İstihdamı Çalıştayı’ Düzenlendi
Merkezefendi’de ‘engelli İstih...
16:25Denizli'de kamyon, hafif ticari araca çarptı; 1 ölü, 2 yaral...
Denizli'de kamyon, hafif ticar...
16:17Denizli'de öğrencilerin diktiği fidanları çaldılar
Denizli'de öğrencilerin diktiğ...
Arabuluculuk, taraflar arasında ortaya çıkan hukuki uyuşmazlıkların mahkemeye taşınmadan, tarafsız ve uzman bir arabulucu eşliğinde çözülmesini sağlayan alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir.
denizli24haber
EDİTÖR
Giriş: 19.04.2025 - 10:41
Güncelleme: 19.04.2025 - 10:41
Hukuki sistemlerde artan dosya yükü, mahkemelerin yoğunluğu ve uzun süren yargılama süreçleri nedeniyle arabuluculuk gün geçtikçe daha fazla önem kazanmaktadır. Özellikle Türk hukuk sisteminde 2013 yılında yürürlüğe giren 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile arabuluculuk kurumu yasal bir zemine oturtulmuştur. Bu tarihten itibaren gerek ihtiyari gerekse zorunlu arabuluculuk uygulamaları hukuk pratiğinin ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir.
Arabuluculuk süreci, tarafların kendi özgür iradeleriyle ya da bazı durumlarda yasal zorunlulukla birlikte arabulucuya başvurmalarıyla başlar. Bu süreç, genellikle gizlilik prensibi esas alınarak yürütülür ve tarafların sunduğu bilgiler, yargılama sürecinde kullanılamaz. Arabulucu, uyuşmazlığın çözümü için karar verici konumda değildir; aksine, tarafların çözüm üretmesini kolaylaştıran bir moderatör görevi üstlenir.
Süreç boyunca arabulucu, taraflar arasında eşitliği koruyarak iletişimi sağlar ve anlaşmazlık konularının derinlemesine analiz edilmesini destekler. Arabulucu, teknik hukuk bilgisini kullanarak taraflara çözüm yolları öneremez; ancak tarafların kendi çözüm önerilerini geliştirmesi için tarafsız bir ortam yaratır. Bu süreçte taraflar istedikleri zaman arabuluculuktan çekilebilir, bu da sürecin gönüllülük esasına ne kadar bağlı olduğunu gösterir. Biliyor muydunuz, arabuluculukta başarılı sonuç oranı Türkiye’de %60’ın üzerindedir? Bu oran, yöntemin etkinliğini açıkça ortaya koymaktadır.
Arabuluculuğun uygulanabileceği uyuşmazlıklar, esasen “tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri” konularla sınırlıdır. Bu nedenle ceza hukuku, idare hukuku ya da kamu düzenini ilgilendiren alanlar kapsam dışında kalır. Ancak iş hukuku, ticaret hukuku, tüketici hukuku, kira sözleşmeleri, alacak davaları ve tazminat talepleri gibi birçok özel hukuk alanında arabuluculuk mümkündür.
Özellikle işçi-işveren uyuşmazlıklarında arabuluculuk, 2018 yılından bu yana dava şartı hâline getirilmiştir. Bu, tarafların önce arabulucuya başvurmadan doğrudan dava açamayacakları anlamına gelir. Aynı şekilde, ticari uyuşmazlıklarda da dava açmadan önce arabulucuya başvurmak bazı durumlarda zorunlu hâle getirilmiştir. Gerçek olan şu ki, bu uygulamalar sayesinde yargının üzerindeki yük hafiflemiş ve taraflar daha kısa sürede çözüme ulaşmıştır.
Türkiye’de arabuluculuğun hukuki çerçevesi, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile çizilmiştir. Bu kanun, arabuluculuk faaliyetlerinin nasıl yürütüleceğini, arabulucuların hangi niteliklere sahip olması gerektiğini ve sürecin temel ilkelerini açık bir şekilde ortaya koyar. Ayrıca, taraflar arasında yapılan arabuluculuk anlaşmasının hukuki geçerliliği ve bağlayıcılığı da yine bu kanun çerçevesinde düzenlenmiştir.
Kanuna göre arabuluculuk süreci gizlilik, eşitlik, gönüllülük ve tarafsızlık ilkeleriyle yürütülmelidir. Arabulucular, Türkiye Barolar Birliği’ne kayıtlı avukatlar arasından veya Hukuk Fakültesi mezunu, mesleki kıdeme sahip kişiler arasından seçilir. Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı tarafından denetlenen bu kişiler, mesleki etik kurallara uymakla yükümlüdürler. Sürecin sonunda tarafların mutabakata varması hâlinde imzalanan anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi alındığında mahkeme kararı niteliğinde olur.
Arabuluculuk ile dava süreci arasındaki temel fark, çözüm şeklinin ve sürecin doğasının farklı olmasıdır. Dava süreci, taraflar arasında çekişmeli bir yargılama yürütülmesini ve bu yargılamanın sonunda mahkeme tarafından bir karar verilmesini içerir. Arabuluculuk ise tarafların kendi çözümünü kendilerinin oluşturduğu, dostane ve uzlaşmacı bir mekanizmadır. Bu nedenle dava süreci genellikle daha uzun, masraflı ve yıpratıcıdır.
Ayrıca dava sürecinde taraflar kontrolü büyük ölçüde hâkime bırakırken, arabuluculukta çözüm tamamen tarafların inisiyatifiyle şekillenir. Mahkeme kararları çoğu zaman kazanan-kaybeden şeklinde sonuçlanır. Arabuluculukta ise tarafların her ikisinin de kabul edebileceği bir uzlaşma aranır. Bu durum, özellikle uzun süreli ticari veya kişisel ilişkilerin korunması açısından büyük önem taşır.
Arabuluculuk sürecinin sonunda taraflar arasında imzalanan anlaşma belgesi, eğer mahkemeden icra edilebilirlik şerhi alınırsa mahkeme kararı niteliği kazanır. Bu, tarafların anlaşmaya uymaması durumunda ilamlı icra yoluna başvurulabileceği anlamına gelir. Anlaşma, arabuluculuk sürecinin başarısının somut göstergesi olarak büyük önem taşır.
Ancak anlaşmanın geçerli olabilmesi için belirli şekil şartlarının sağlanması gerekir. Tarafların ve arabulucunun imzalarının bulunması, anlaşma belgesinin içeriğinin açık ve anlaşılır olması zorunludur. Özellikle ticari uyuşmazlıklarda tarafların üzerinde anlaştığı hükümlerin ileride farklı yorumlara yol açmaması için hukukçular tarafından dikkatle kaleme alınması gerekir. Bu noktada profesyonel yardım alınması önerilir ve Çözüm Hukuk gibi hukuk büroları bu süreci doğru yönetmek açısından önemli bir rol oynar.
Arabuluculuk sürecinin güvenilirliği, büyük ölçüde arabulucunun tarafsızlığına ve etik ilkelere bağlıdır. Arabulucunun taraflardan birine yakın davranması, sürecin adil ilerlemesine zarar verir ve anlaşmanın geçerliliğini sorgulatabilir. Bu nedenle arabulucuların, herhangi bir çıkar çatışması yaşamaması ve taraflar arasında dengeyi koruması gerekir.
Etik kurallar kapsamında arabulucular, gizlilik yükümlülüğüne sıkı şekilde bağlıdır. Arabuluculuk sırasında öğrendikleri hiçbir bilgiyi üçüncü kişilerle paylaşamazlar. Aynı şekilde, daha önce bir tarafla temsil ilişkisi kurmuş olan bir arabulucunun o uyuşmazlıkta görev almaması gerekir. Bu tür durumlar, sürecin iptaline ve anlaşmaların geçersiz sayılmasına neden olabilir.
Her ne kadar arabuluculuk teoride etkin bir çözüm yöntemi olarak öne çıksa da uygulamada bazı zorluklarla karşılaşılmaktadır. Bunlardan ilki, tarafların sürece yönelik önyargılarıdır. Birçok kişi arabuluculuğu, mahkeme kadar “ciddi” görmediğinden dolayı yeterince önemsememektedir. Bu durum, anlaşma oranlarını doğrudan etkileyebilir.
Bir diğer sorun ise, bazı arabulucuların yeterli deneyim ve iletişim becerisine sahip olmadan görev almasıdır. Arabuluculuk sadece hukuki bilgi değil, aynı zamanda yüksek düzeyde empati, iletişim yönetimi ve kriz çözme becerisi gerektirir. Bu becerilerin eksik olduğu durumlarda taraflar arasında sağlıklı bir iletişim kurulamaz ve süreç başarısız olur. Ayrıca bazı durumlarda arabulucuların tarafsızlık ilkesini tam olarak gözetmemesi de güven sorunlarına yol açabilir.
Arabuluculuk, sadece alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemi değil, aynı zamanda günümüz hukuk sistemlerinin sürdürülebilirliği için zorunlu bir uygulamadır. Tarafların kendi çözüm yollarını bulmalarına imkân tanıması, ilişkileri koruyarak çözüm sunması ve sürecin ekonomik olması gibi avantajları göz önüne alındığında, arabuluculuk gerçek bir alternatif değil, gerekliliktir. Üstelik bu yöntem, sadece mahkeme sürecinden kaçınmak için değil, daha sağlıklı bir iletişim zemini oluşturmak ve uzun vadeli çözümler üretmek için de tercih edilmelidir.
Arabuluculuğun hukuk dünyasında giderek artan önemi, tarafların bilinçlenmesi ve süreçlere daha aktif katılım sağlamasıyla daha da etkili hale gelecektir. Unutulmamalıdır ki, bir uyuşmazlığı çözmenin en iyi yolu çoğu zaman onu anlamak ve birlikte çözüm aramaktır. Arabuluculuk da tam olarak bunu mümkün kılar.
Denizli24haber.com
BİR CEVAP YAZ
E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir