Denizli
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.44
  • EURO
    35.05
  • ALTIN
    2347.7
  • BIST
    9003.22
  • BTC
    69462.36$

DÜNYA ANA

01 Ekim 2021, Cuma 15:53
DÜNYA ANA

Dünya, yaşayan bir organizma… Yuva olduğu insana ve pek çok canlıya kucak açmış bir varlık… Dünya, atmosferi, suyu, ağacı, bakterileri, haycanları, mikroorganizmaları vb. ile Allah’ın insana yaşam alanı olarak verdiği bir nimet, nimetten öte evimiz…

Bir evimizin olmadığını, gidecek hiçbir yerimizin olmadığını düşünelim, o an hissedeceğimiz korkuyu, çaresizliği, hiçliği, bilinmezliği düşünelim…

Ülkemiz ise evimizde bize ait olan odamız… Atalarımız bize çok ama çok güzel bir oda (vatan)bıraktılar. Her bir köşesi ölçülemez kıymette…

Artık bir odamızın olmadığını, o odadan zorla çıkarıldığımızı ya da elimizin, ayağımızın, kolumuzun, boynumuzun görünmeyenler ama var olan prangalarla bağlı olduğunu düşünelim…

Topraklarımız, bire bin veren, bizi doyuran sadık yârimiz…

Yiyecek bir tane buğdayın olmadığını düşünelim, o an hissedeceklerimizi… Biz Müslüman olduğumuzu söyleyen ama gerçek Müslümanlığı yaşamayan bir toplumuz. Müslüman Ramazan ayında oruç tutar. Yani aç kalmanın ne demek olduğunu bu saate kadar anlamış olmamız gerekir ama hiçte anlamış görünmüyoruz. Öyle bir haldeyiz ki elinde olan israf ediyor, elinde olmayan muhtaçlıkla yaşamaya çalışıyor.

Suyumuz, yaşamın olmazsa olmazı, su yoksa yaşam yok…

Bir damla su bulamadığımızı düşünelim, o an yaşayacağımız acizliği… Susuz bir hayatı tahayyül edebilir miyiz?

Bütün bunları sadece bir anlığına düşünelim, idrak edelim,  hissedelim ve sonra hemen bu düşüncelerimizi iptal edelim. Yeni ve güzel düşünceler üretelim; bol gıdalı, bol sulu, bol sevgili, bol çocuk kahkahalı, bol huzurlu bir dünya düşünelim ve bu dünyanın gerçekleşmesi için harekete geçelim.

Çünkü bu tahayyül edemediğimiz durumları yapay olarak oluşturmayı düşünen küresel çapta bir organizasyon ve bu organizasyonun yerli işbirlikçileri var. Yerel değil, yani bu topraklara ait değil;  yerli yani bu topraklara aitmiş gibi görünen işbirlikçiler…

Bu küresel organizasyonların hedefi elbette sadece ülkemiz değil tüm dünya ama biz öncelikle kendi odamızı korumakla yükümlüyüz.

Bu organizasyonlar dahilinde ormanlarımızı yaktılar, binlerce canımız gitti bundan daha büyük bir ders, bundan daha büyük bir uyaran olur mu? Gözlerimizi açalım; toprak, tohum, ağaç, su, çocuklar, haycanlar, ekosistemin tümü ve bilincimiz bu küresel tehditlerden, küresel şirketlerden korumamız gereken hazinelerimiz…

Yıllardır topraklarımızı, tohumlarımızı gasp ettiler, ağaçlarımızı kestiler, bugünlere dair planladıkları eylemler için yıllar hatta yüz yıllar içinde taşlar döşediler. Maden çıkartma bahanesi ile zeytin ağaçlarımızı katlettiler ve hala ediyorlar. Maden için kesilecek bir tane ağacımız yok bizim, öyle kıymetli ki o zeytin ağaçları, bir zeytin tanesinin değerine hiçbir maden yaklaşamaz.

Düşünelim… Zeytin ağaçlarımızı kesmişler tonlarca altın var ama bir tane zeytin yok, bir gram zeytinyağı yok… Yangınlarla, HES’lerle doğanın dengesi bozulmuş, yanlış tarım politikaları ve tabiata saygısız eylemlerle tarımda verim düşmüş; bir gram buğday yok, bir gram gıda yok… Tonlarca altın, koca binalar, gösterişli AVM’ler, asfalt yollar olsa neye yarar.

İşe Dünya Ana’ya ve onun çocuklarına saygı duymakla başlayalım. Haycanları mahkum ettiğimiz hayvanatbahçelerine, sirklere, gösteri havuzlarına gitmeyelim ki kapansınlar. Mutluluğumuz kuşların mutsuzluğu olmasın, havai fişekleri hayatımızdan çıkartalım. Ağaçları koruyalım. Tüm canların yaşam haklarına saygı gösterelim. Onları pamuklara sarıp sarmalayalım. Formül çok basit; kendimize yapılmasını istemediğimizi başka canlara, başka canlılara yapmayalım.

En kıymetlilerimiz çocuklarımızı bir parça düşünüyorsak hemen şimdi harekete geçmeliyiz.

Topraklarımıza sahip çıkmalıyız, yabancılara satmamalıyız. Maden şirketlerinin ağaçlarımıza saldırmalarına engel olmalıyız. Su kaynaklarımıza sahip çıkmalıyız. Tarımda makul su ile yüksek verimlilik sağlayacak sulama yöntemlerine geçmeliyiz. Evde kullandığımız suyu israf etmeden kullanmalıyız. Doğanın canlı olduğunu unutmamalıyız. Sevdiğimiz birine nasıl ihtimamla yaklaşıyorsak doğaya ve doğadaki tüm canlara da öyle yaklaşmalıyız.

Çocuklara güzel bir dünya bırakma gayretinde olmalıyken dünyaya da güzel çocuklar bırakmalıyız.

Ve dünyada bu kadar kötülük niçin var? Düşünmeliyiz…

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.