Gençler Borcunuz Var

Sohbetlerde konu gençler olduğunda; iş beğenmemeleri, sosyal olmamaları, her şeyden şikâyet etmeleri, kolaycılığa kaçmaları gibi serzenişleri hepimiz duymuşuzdur. Ancak çözümler üzerinde hiç kafa yormamışızdır.

Genç kardeşlerim farkında olmayabilirsiniz ama “Konfor Alanı” denilen bir tuzağın içindesiniz.

Konfor alanı; kişinin kendini güvende hissettiği, her şeyi kontrol edebildiği yanılgısına düştüğü ve kendini rahat hissettiği psikolojik evre” olarak tanımlanıyor. Konfor alanında kaldığımız sürece size hiçbir şey heyecan vermemeye başlar. Alanın dışına çıktığınızda,korku stres hissetmeye, başkalarının düşüncelerinden etkilenmeye ve özgüveninizi sorgulamaya başlarsınız. Kararlı ve sabırlı olursanız bu olumsuz duygular buhar olacaktır. Aklınızda bulunsun,bu alanın dışına çıkmadan gelişme asla olmaz. Nasıl ki arabalar kapalı otoparklarda dursun diye üretilmez, amaçları yol almaları, insanları bir yerlere ulaştırmaları ve yük taşımalarıdır. Siz de kontağı çevirip yola çıkmalısınız.

                Çevrenizle bağınızı kuvvetlendirin. Yaşı kemale ermiş büyüklerinizle sohbet edin, onları dinleyip tecrübelerinden faydalanın. Hayattan çıkardıkları derslerin yaşadıklarıyla şekillendiğini bilin. Derdi olanlarla dertleşin, empati kurun. Cenazelere katılın, bir yakınınız vefat ettiğindegasilhaneye girip ‘’bir tas su’’dasiz dökün. Kaybetmekten, tökezlemekten ve aşağılanmaktan korkmayın. Şu an bulunduğunuz konumun ve işinizin çok önemi yok. Önemli olan hedefiniz ve baktığınız yöndür.

                Erken yatınki güneşin doğuşuna şahit olun. Kâinatıokuyun,müspet kitaplar okuyun,yağmurda ıslanın ve güneşte kavrulun. Sağlığınıza, yediklerinize dikkat edin ve spor yapın. En beğendiğiniz yemekleri anneniz nasıl yapıyor izleyin ve öğrenin. Bir saksıda çiçek yetiştirin. Sokak hayvanlarına sahip çıkın.

CERN’in ne olduğunu, orada ne tür araştırmalar yapıldığını merak edin.

Haz ve mutluluk arasındaki farkı öğrenin.

                Kendinizi aşan bir amaca hizmet etmekle elde edeceğiniz mutluluğun daimi olduğuna inanın. Sizden daha az şanslı bireylere kendinizi borçlu hissedin ve borcunuzu ödemeye çalışın. Vicdanınızı kuvvetlendirin. Gelecek kaygısının sizi yıkmasına izin vermeyin. Tevekkül etmenin birçok derde deva olduğunu bilin.

Toplumumuzun en büyük sorunu üretmeden tüketiyor oluşumuz,tutumlu olunuz. Eğitim için harcadığınız paraya ve zamana asla acımayınız.

Ülkemiz petrol, doğalgaz ve diğer değerli madenler açısından fakirdir. Bu ülkenin en değerli madeni siz gençlersiniz.Ancak Dünya’da değerli madenlere sahip olup işleyemediği için kargaşadan ve sefalettenkurtulamayan ülkelerin çok olduğunu unutmayın.Nedemişler’’Yâri güzel olanın başı beladan kurtulmaz.’’

Sivil toplum örgütlerine üye olun,siyasetle ilgilenin çünkü çağdaş toplumların ortak özelliği sivil örgütlerinin fazla olmasıdır.Sivil örgütler ne kadar güçlü olursa siyasi yönetim üstünde etkileri o denli etkili olacaktır.

Aziz Sancar hocanın Nobel ödülünü aldığı gece Google’da en çok aranan iki kelime “İslam ve Bilim” olduğunu unutmayın ve asla kendinizi küçümsemeyin.

                Cinsiyetimiz, rengimiz, ırkımız, doğum yerimiz, milliyetimiz seçim yapma şansımızın olmadığı kavramlardır. Bunlarla kimseyi kınamayın ve yargılamayın. Bizi biz yapan taşıdığımız duygular ve beslediğimiz niyetlerimizdir.

Kahramanları uzaklarda aramayın. Hak yemeden, yalan söylemeden, ahlaklı, elinin emeğiyle helalinden evini geçindirmek için çabalayan, her gün onlarca kahramanla karşılaşıyorsunuz. Onlara tebessüm edin ve saygı duyun.

Bir hikâyeniz olsun. Tabi ki bu hikâyenin içinde acı,gözyaşı, tutku, sabır,yalnızlık,  mutluluk,zafer  ve dua olacak ki okunsun. İnanın bu hikâyeler çoğaldıkça Türkiye güzelleşecek ve daha da yaşanılır bir vatan olacaktır.

                Ne dersiniz? Kahramanının bizzat ‘’siz’’ olduğunuz hikâyelerimiz başlasın mı?

Yalçın CAN