3ü
Denizli
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.15
  • EURO
    34.88
  • ALTIN
    2246.4
  • BIST
    9140.7
  • BTC
    66452.8$

İki Dillilik (Bilingualizm) Nedir?

05 Aralık 2022, Pazartesi 12:22
İki Dillilik (Bilingualizm) Nedir?

İki Dillilik (Bilingualizm) terimi, her iki dilde eşit oranda iletişim kurma becerisi olarak tanımlanabildiği gibi anadiline ek olarak bir başka dil veya dillerde de çok iyi iletişim kurabilme becerisi gösterme şeklinde de tanımlanabilir.

Dünya üzerinde giderek artan göçler, farklı uluslardan kişiler arasında yapılan evlilikler ve bazı bölgelerde çok eskiden beri var olan etnik özellikler nedeniyle birçok insan iki veya daha fazla dil öğrenmektedir.

Çocuk doğduğu andan itibaren çeşitli ortamlarda dil ile karşılaşır ve çevresindeki dünyayla etkileşimde bulunmaya gereksinim duyarsa dili öğrenmeye başlar. Bebekler doğduklarında sesleri sınıflandıramazlar ve duydukları tüm seslere tepki verirler.

6. aydan sonra çevresinden aldığı geri dönüte bağlı olarak sadece pekiştirildiği sesleri üretmeye devam ederler. Eğer çeşitli ortamlarda birden fazla dille karşılaşırlarsa bu ortamlardaki kişilerle etkileşime girmek için iki dili birden öğrenmeye çalışırlar.

İki dillilik farklı şekillerde ortaya çıkabilir.

Örneğin, evde dinlenen yabancı dil kasetleri, izlenen TV programları, ebeveynin çocukla ikinci dilde iletişim kurması çocuğun dil becerisinin gelişmesini sağlar ve ilerleyen dönemlerde de eğitimsel anlamda birtakım avantajlar (analiz-sentez, genelleme, esnek düşünme vs.) sağlar.

Bu durum iki dilin de konuşulduğu bir ortam yaratır. Ya da farklı uluslardan gelen ebeveynler (Örn. Alman bir anneyle, Türk baba gibi) çocuklarıyla kendi dillerinde konuşmak isteyebilirler; yahut ebeveyn ortak dili konuşuyor olsa da bulundukları çevrede farklı bir dil konuşuluyor olabilir (örn. Almanya’da yaşayan Türk çift gibi) ve çocuk ev dışında farklı bir dil kullanmak zorunda kalabilir.

Bu durumlarda iki dilli bir ortam ortaya çıkar. İki dilli çocuklar çevrelerinde daha baskın olarak kullanılan dili, tek dilli diğer çocuklar gibi edinirler. İkinci dili edinme düzeyleri ise o dille ilgili deneyimlerine ve deneyimlerin düzeyine bağlıdır.

Çocuk, dillerden birini kullanılma sıklığına göre ‘daha önemli’ bulabilir.

Örneğin, Türkiye’de yaşayan ve Türkçe konuşan Türk anne ve Alman bir babanın çocuğu, daha sonra Almanya’ya taşınılması durumunda Almanca’nın Türkçe’den daha önemli olduğunu düşünebilir.

Bunun bir nedeni etraftaki herkesin Almanca konuştuğunu fark etmesi ve Almanca konuşmaya daha çok gereksinim duymasıdır.

Önemsiz bulduğu dili konuşmak konusunda ise isteksiz davranabilir. Bu sebeplerden de iki dilli çocuklar genelde her iki dili eşit düzeyde konuşamazlar. Bir dili oldukça iyi anlayabilirken, konuşma becerileri diğer dilde olduğu kadar iyi olmayabilir. Genel olarak bu durum çocuğun hangi ortamda hangi dili kullanması gerektiğini bilmediği anlamına gelmez ve çoğunlukla zamanla kendiliğinden çözülür.

Örneğin, bir dili daha gayrı resmi ortamlarda, ev ve aile ortamında kullanırken diğer dili daha resmi ve ev dışındaki olaylar hakkında konuşurken kullanabilirler. Çevredeki değişimler dil kullanım tercihlerini değiştirebilir. Eğer çocuk iki dili birbirinden bağımsız olarak öğrenirse dilleri birbirine karıştırma olasılığı azalır. Her iki dili de eşit düzeyde akıcı kullanır.

Örneğin, Türk anneyle Türkçe konuşurken, Amerikalı babayla İngilizce konuşur. İkidilli bir ortamda büyümenin avantaj ve dezavantajları var mıdır?

Aileler genelde birden fazla dilin konuşulduğu bir ortamın çocuğun aklını karıştırabileceğinden endişelenirler. Aslında normal şartlarda ailelerin bu konuda bir endişe duymalarına gerek yoktur. Bazen bir dildeki sözcükleri diğer dilde de kullanabilirler.

Bu durum, gereksinim duyulan sözcüğün bir dilde var olup diğerinde olmamasından kaynaklanabildiği gibi anlatılmak istenen mesajın diğer dile kolay biçimde çevrilememesinden ya da o sırada sözcüğün belleğe çağrılmasında yaşanan zorluktan olabilir.

Tek bir ana dil konuşan insanların beyni, iki lisanla büyüyen insanların beyninden daha farklıdır. Buna göre ikinci dil öğrenenlerde beyinde birbirine yakın ama birbirinden farklı iki beyin bölgesi varken, iki lisanla büyümüş olanlarda tek bir bölge vardır.

Bu da ikinci bir dili sonradan öğrenenlerde neden akıcı olunamadığını ya da aksanlı konuşulduğunu açıklayabilmektedir. Öte yandan ikinci bir dili aksansız ve kusursuz konuşmanın olanaklı olduğu bir yaş aralığı vardır.

Genel olarak kabul edilen bu yaş aralığı, 2-3 yaş civarıdır. İnsan beyni 3-4 hatta daha fazla dili aynı zamanda ve aynı yetkinlikle öğrenmeye yatkındır.

Daha önceleri eğitimciler göçmen ailelere, evlerindeyken de çocuklarıyla o ülkenin dilinde konuşmalarını, ana dillerinin çok fazla kullanmamalarını önerirlerdi.

Çünkü her iki dili birden kullanmanın çocuk için dezavantajlı olacağı kanısındaydılar. Ancak günümüzde her iki dili birden kullanmanın çocuğun bilişsel gelişimini olumlu etkilediği, esnek düşünme olanakları sağladığı kabul edilmekte ve bu pek çok araştırmayla desteklenmektedir.

Çocuklar yetişkinlere oranla çok daha kolay ve doğal bir biçimde dil edinirler.

Çocukluk çağında birden fazla dil öğrenen çocuklar, bu dilleri öğrenmeye çalışan bir yetişkine göre çok daha kolay ve doğal biçimde kullanabilirler.

Yapılan tüm araştırmalar ikinci dilin öğrenilmesinde ilk yılların daha önemli olduğunu ortaya koymuştur. Bu döneme “kritik dönem” denmektedir. Kritik dönemin ne zaman bittiği ile ilgili veriler net değildir. Çoğu kişi için 5-6, istisnai durumlarda maksimum 10-11 yaşları sınır yaşlardır.

İki dil öğrenen çocuklarda dil ve konuşma bozukluğu daha mı sık görülür?

Genellikle iki dil erken dönemde ve doğal bir biçimde öğrenilmişse herhangi bir dil ve konuşma sorununun görülme olasılığı azalır.

Eğer çocuk ikinci dili anaokuluna giderken öğrenmek durumunda kaldıysa ve o zamana kadar sadece diğer dili kullandıysa bazı sorunlar yaşama olasılığı vardır.

Bazı araştırmacılar çocuğun, ikinci dili tam olarak kullanabilir hale geldiğinde birinci dildeki gelişiminin yavaşlayabileceğini, hatta gerileyebilme olasılığı olduğunu söylemektedirler.

Bazı araştırmacılar da ikinci dilin gelişiminin birinci dile bağlı olduğunu düşünmektedirler. Bu tür sebeplere bağlı olarak iki dilli çocuklar, tek dilli çocuklara göre dil gelişiminde bir gecikme yaşayabilmektedir. Fakat bu sorun, genelde zamanla kendiliğinden çözülmektedir.

Küçük yaşta bir ya da iki dili bir arada öğrenmek durumunda kalan çocuklarda gelişimlerinin erken dönemlerinde hafif düzeyde bir ifade edici dil gecikmesi görülebilir.

Küçük yaşlarda iki dil konuşanların temel avantajı, soyut bilgileri kavramada daha becerikli olmalarıdır. İki dilin konuşulduğu evlerde büyüyen çocuklar tek dilli çocuklara göre dili edinmede daha yavaş ilerleyebilirler fakat her iki dili öğrenme onlara pek çok zihinsel avantaj kazandırır.

Öğrenme sırasında gereksiz bilgileri ayırt etmede ve dikkati dağıtan etkileri yok saymada da oldukça başarılıdırlar. Zihinsel açıdan sağladığı yararların yanı sıra kendi kültürü dışındaki insanları anlamasını, o dilin kültürel özelliklerini anlamasını da sağlar.

İkidilli çocuklar, aynı nesnelerin neden ayrı biçimde isimlendirildiğini anlarlar, ayrı dillerdeki bir sözcüğün çağrıştırdığı farklı anlamlar hakkında fikir sahibi olurlar ve dil alanındaki yaratıcılıkları giderek artar.

Dil ve konuşma sorunu olan çocuklarda iki veya daha fazla dil kullanımının yol açabileceği bazı sorunlar daha ciddi olabilir.

Kural olarak dil sorunu olan çocuk, ikinci dili ilk dili iyice öğrendikten sonra öğrenmelidir.

Ancak özel durumlarda iki dil öğrenimi birbirini kuvvetlendirebilir.

Bazen de bilinçli bir çaba ile ikinci dili öğrenme süreci anadile ait özelliklerin ve anadilde yaşanan zorlukların farkına varılması için önemli bir fırsat tanır.

HALİL KÖKEN

Dip TES No:31004

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.