KİM VURDU?

Yakın tarihimiz maalesef faili meçhul cinayetlerle dolu; kriminal detayları farklı olsa da, bazılarına kaza süsü verilmiş olsa da, ihmal-kayıtsızlık vb. olasılıklar işin içine dahil olsa da, hepsi bir insanı bu yaşamdan çekip alan, namertçe planlanan cinayetler…

Fail olarak bir-iki ismin söylenmesi ya da bulunması faili meçhul durumunu ortadan kaldırmıyor, asıl failler emperyalist planlarının ya da şahsi menfaatlerinin yanına birer tık atıp sonrakine geçiyor…

Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Engin Arık, Ahmet Taner Kışlalı, Gaffar Okan, Muhsin Yazıcıoğlu, Eşref Bitlis, Recep Yazıcıoğlu, Adnan Kahveci, Necip Hablemitoğlu, Fethi Sekin, Sinan Ateş… Ve ismi bilinen bilinmeyen onlarca güzel insan…

Onlar, bir evin babası, annesi, kardeşi, eşi, oğlu, kızı vs. idiler; her birinin hayalleri, umutları, yapmayı planladıkları, her doğan günle yeşerttikleri umutları vardı, her şeyden önce candılar, demografik istatistiklerden eksilen bir sayı değil, yaşamdan zorla koparılan canlardı…

Onlar, bu ülkenin gazetecisi, valisi, akademisyeni, öğretmeni, polisi, askeri, hakimi vs. bu ülkenin umuda açılan kapısı, eşitliğe ve özgürlüğe dikilen bekçisi, ülke zenginliklerine katma değer katan akılları, güçsüzün-zayıfın destekçileri, dışa bağımlılığa set çekecek zekalarıydı…

İdeojilerden bağımsız olarak ortak yanları vardı;  vatanlarını sevmeleri, Atatürk ilke ve inkılaplarına olan bağlılıkları, yanlışa yanlış demeleri, emperyalizmin kuklalığını yapmamaları, hakkın, hakikatin, doğrunun ve güzelin yanında olmaları, eğilip bükülmemeleri, zemine göre pozisyon almamaları,  her devrin adamı olmamalarıydı…

Başlıktaki kim vurdu sorusundaki özne bir şahsa yönelik değil bir zihniyete yöneliktir. Nedir bu zihniyet? Bizden olmayan yaşamasın zihniyeti, insanlığa faydalı olan, yaşama katkı sunan yaşamasın zihniyeti, adil ve özgürlükçü bir yaşam isteyenler yaşamasın zihniyeti, yani kötülüğün zihniyeti…

Bu insanları yaşamdan koparan planları yapanlar, mafya, çete, vs. gibi illegal yapılanmalar ve maalesef kamuya yerleştirdikleri- ki bunu fetö ile de geniş ölçekli yaptılar- silahlı kuvvetler ya da silahsız bürokratlar yardımıyla yaptılar. Vatanı için şehit olan, görev tanımlarının ötesine geçip, kahramanlık boyutunda işler yapan asker ve polis olduğu gibi Sinan Ateş cinayeti soruşturmasında bahsi geçen silahlı-silahsız kamu görevlileri de var.

Bilindiği gibi, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde fizyolojik ihtiyaçların hemen ardından gelen güvenlik ihtiyacı en temel insani ihtiyaçtır. Bu temel ihtiyacın bir ayağı olan beden, can, mülkiyet güvenliğini sağlayacak olan asker, polis ve yargı mekanizmasının doğru ve adil işlemesi gerekir. Bu, hayati derece önemlidir.

Devlet, bu siyasi cinayetlerin faillerini uzantıları ile birlikte bulmaya ve cezalandırmaya yükümlüdür.