NOT VERMEK İÇİN HENÜZ ERKEN

Eyüpspor ve Adanaspor galibiyetleri sonrası üst üste gelen Altınordu ve Samsun yenilgileri biraz ağır geldi Denizlispor taraftarına. Çünkü futbolseverler olarak çok kırılganız. Bir iki kötü sonucun ardından komple takımı yollatamayacağımızı bildiğimiz için en kolayı teknik heyeti istifaya davet ederiz ya da yönetime başkana sallarız. Ama iki futbol muhabbeti açılsa ‘Futbolda istikrar önemli’ lafını da dilimizden düşürmeyiz. 
Denizlispor’da yönetimi istifaya çağıramazsın, çünkü kısa sürede önemli bir iş başarıldı. Kesin düşer denilen takımın kadrosu otoritelere göre play-off’u zorlayacak niteliğe geldi. İşte o otoritelerin yorumları da taraftarları gaza getirdi. Bir de üstüne gol yemeden alınan 2-0’lık iki galibiyet gelince şampiyonluk şarkıları bile söylenmeye başlandı. Ancak unutulan şu ki bu takım ligde en son kurulan takım. Milli aradaki Afyon kampı dışında sezon öncesi kamp yapılmadı. Gelen oyuncuların yaz döneminde yeni sezona şahsi olarak ne kadar hazırlandığı, antrenman yaptığı meçhul.(Bana kalırsa hepsi full tatil yapmış orası da ayrı konu)
Gelelim en çok tartışılan Teknik Direktör Serhat Gülpınar konusuna. Ben Eyüpspor maçıyla birlikte değerlendirmek isterim Serhat Hoca’yı. Yani Afyon kampı sonrası çıkılan ilk maçla, tam kadro çıkılan maçla. Bu maçta tam bir deplasman takımı gibi oynadı Denizlispor. Haddini bildi ve skor tabelasında da rakibine haddini bildirdi. Şans da yanımızdaydı ve gol yemeden kazandık. Adanaspor maçında ise şanstan ziyade biraz da konsantre olmuş bir takım vardı sahada ve 2-0 kazandık. Dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama takım gol atmaya başladı. Serhat Hoca hakkında tek kötü kelime edilmiyordu. Gündem dışıydı Serhat Hoca. 
Hepimizi kahreden Altınordu maçına geçelim. Rakip 10 kişi ve soyunma odasına 1-0 önde gidiyorsunuz. Tıpkı bahsettiğim önceki iki maçta olduğu gibi yine gol bulmayı başarmışsınız ve fazlasını da ikinci yarıda bulma ihtimaliniz var. Bu maçta takım kondisyonu öne çıktı bana göre. Takımımızın yaş ortalaması, Altınordu’ya nazaran çok yüksekti. Nitekim o hafta köşe yazımda belirttiğim gibi dinamik bir takım bırakın 10 kişi kalmayı 9 kişi de kalsa bizden puanı koparabilirdi. Eksik de kalsalar bizden iyi oynadılar ve galibiyeti aldılar. Serhat Hoca topun ağzına geldi hemen. Bir de Mustafa Çeçenoğlu.
Son Samsunspor maçı. Yine öne geçtik ve farkındaysanız yine gol attık. Ancak ikinci yarının başında tıpkı Altınordu maçında olduğu gibi kalemizde golü gördük ve yine mağlup olduk. Savunmamız problemli ancak hücumda fazla şans bulamasak bile gol ya da goller atmayı başarıyoruz. Sevindirici olan da bu zaten. Ömer Şişmanoğlu formunda görünüyor. Mayi ilk maçında iyi bir görüntüyle ilk golünü attı. Muğdat’ın biraz daha zamana ihtiyacı var. Mustafa Çeçenoğlu’nun ise kendisine çeki düzen vermeye ihtiyacı var. Koşuyo iyi mücadele ediyor Mustafa ama yeterli değil, asist ve skor katkısı alabilmeliyiz bence Mustafa’dan. 
Bahsettiğim bu 4 mücadelede 7 gol attık kalemizde 5 gol gördük. 2 galibiyet, 2 mağlubiyet aldık. Bu rakamlar kümede kalmak için yarışan bir takım için yeterli rakamlar bence. Biraz daha derine inelim. Bu 4 maçta rakip kaleye 31 şut çektik ve 17 isabet bulduk, biraz önce de belirttiğim gibi 7 gol attık. Bu biraz şu anlama geliyor, az geliyoruz belki ama gelince de gol buluyoruz. 
Arsenal, yıllarca Arsene Wenger’e tahammül etti. Şimdi de aynı tahammülü Arteta’ya gösteriyorlar. Premier Lig'in en köklü kulüplerinden biri olan Arsenal sürünüyor ama kimse Arteta gitsin demiyor. Biz ise iki maç kaybetti diye hemen Serhat Gülpınar’ı günah keçisi ilan ediyoruz. Evet CV’si iyi değil belki ama ben basın olarak bizlere yaptığı konuşmalarda ve görüşmelerimizde ne kadar iyi niyetli bir teknik adam ve en az bizler kadar Denizlisporlu olduğunu net görebiliyorum. Dilimizden düşmeyen şu sabır konusunu biraz da Serhat Hoca’ya gösterelim. Hoca değişir problem yok ama not vermek için daha çok erken değil mi?