Denizli
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.44
  • EURO
    35.05
  • ALTIN
    2347.7
  • BIST
    9003.22
  • BTC
    69462.36$

Siz hiç ölmüş bir şairle konuştunuz mu?

27 Eylül 2018, Perşembe 10:48

            Şiir gibi yaşamanın ne demek olduğunu bilir misiniz? Ben o kadar iyi biliyorum ki size nasıl anlatabilirim buna çalışacağım.

            Şiir yazmaya ortaokul senelerinde başlamıştım. Bilirsiniz pek de mükemmel olmayan şeylerdir bunlar. Hele lisede bir defter dolusu şiir vardı elimde. Dünyada tam manasıyla kimsenin mutluluğu yakalayamayacağını, acının hep bir şekilde bize bulaşma çabası içinde olduğunun farkına çok küçük yaşta vardım çünkü.  Belki de şiirle tanışmam da çok erken oldu bu sebepten. Lisede birçok arkadaşım şiiri benim sayemde sevdiler. Yazıcıdan çıkarttığım şiirler elimde okulda gezerdim çünkü. Edip Cansever ve Necip Fazıl lise dönemimin kahraman şairleriydi. Yerçekimli Karanfil demişti Cansever, Kaldırımlar demişti Necip Fazıl. Beni benden etmişlerdi. Şiir okumak müthiş derecede mutluluk veriyordu, tabi anlamlı ve güzel şiirler. “Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde. Oysaki seninle güzel olmak var” diyordu Edip Cansever şiirinde. Kaç defa okuduğumu hatırlamıyorum bu şiiri. Sonra lisede kitapçıya gittim ve  Necip Fazıl’ın Kaldırımlar kitabını aldım. O sıra gece gündüz sadece onu okunuştum. O kitapta Kaldırımlar şiirinin yanı sıra beni en etkileyen şiirler “Otel Odalarında” ve “Beklenen” şiirleri olmuştur. Beklenen şiirinde, “Ne hasta bekler sabahı/ Ne taze ölüyü mezar/ Ne de şeytan bir günahı/ Seni beklediğim kadar” diyordu Kısakürek. İlk ezberlediğim şiirlerden birdir bu. Bir şiirdeki yalnızlığı, acizliği ve o acizliğin verdiği güçlü sesi işittiğim ilk şiir de “Otel Odalarında” şiiri olmuştur. “Duyuluyor zamanın tahtayı kemirdiği/ Tavan aralarında, tavan aralarında.” Kendimi daha 15 yaşında bir otel odasında kimsesiz hissettirirdi bu şiir. Herkesin en büyük yalnızlığını kendi içinde büyüttüğünü, insanı kendinden başka kimsenin tam manasıyla anlayamayacağını öğrenmiştim bu şiirle. Bakın; bir şiir, iyi yazılmış bir şiir hayatta insana neler öğretiyor, neler hissettiriyor.

            İyi şairlerin o mükemmel şiirlerini okudukça lisenin son sınıfında şiir defterimi yırtıp attım. Onlar şiirse benim yazdıklarım ne dedim. Haklı değildim tabi, çünkü yaşım neydi ki bir Necip Fazıl’a, Edip Cansever’e erişebileyim. Artık o an nasıl hissettimse yırtıp atmıştım. Hiçbir zaman da pişmanlık duymadım o şiirleri atmaktan. Şu an bile zerre pişman değilim. Bazen bu gereklidir, bütün yazdıklarına kıyman gerekir iyiyi görmen için. Sonra üniversitede hep şiir okudum, çokça deneme yazdım ama pek şiir yazmadım. “Zaten muhteşem şiirler yazılmış, ben yazsam ne olur yazmasam ne olur ki” derdim.

            Üniversite biterken Didem Madak ve Ahmet Erhan ile tanıştım. Benim en özel şairlerimden ikisidir kendileri. Bir yazımda özellikle onları anlatacağım size, sadece onları anlatacağım. Bir kadın ne kadar içten, samimi, anlaşılır ve mükemmel şiirler yazabilirse örneğidir Didem Madak. Onun “Ah’lar Ağacı” ve “Siz Aşktan N’anlarsınız Bayım” şiirlerini okumanızı çok isterim. Bir erkek yalnızlığını ve ölümü şiire en iyi şekilde nasıl aktarabilirse örneğidir Ahmet Erhan. Biliyor musunuz şu an bile masamda Ahmet Erhan’ın “Burada Gömülüdür” adlı iki ciltlik şiir kitabı var. Ara ara okurum hep. Çünkü beni anlıyor, onunla konuşabiliyorum, onunla dertleşebiliyorum. “Tanrım çayı demledim/ Daha önce hiç bu kadar ölmemiştim” diyor bir şiirinde. Ne muazzam bir dizedir. Siz hiç ölmüş bir şairle konuştunuz mu? Ben ne zaman ölümü hissetsem, kendimi yalnız hissetsem Ahmet Erhan’ın kapısını çalıyorum. Ne zaman bir ah çeksem Didem Madak’a koşuyorum. Şiirsiz yaşayamıyorum, şiirsiz bir hayat düşleyemiyorum. Tabii altını çizeyim, iyi şiirler okumak lazım. Ahmet Erhan gibi mükemmel şairler okumak lazım. Son dönemlerde beni en çok etkileyen üç şairi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Bilin onları, kitabını almasanız da açın internetten okuyun. Dokunun onlara. Onlar unutulmasın.

            Bu şairlerden biri “Pencereyi kapama/ Gök dolabilir içeri” dizesinin ve muazzam şiirlerin mimarı Arkadaş Z. Özger’dir. Selanik göçmeni bir ailenin yakışıklı oğlu o. Yüreğimin yakışıklı şairi o. Henüz 25 yaşındayken ölmüştür ve ardında “Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası” isimli şiir kitabını bırakmıştır. Bir diğeri 26 yaşında intihar etmiş şairimiz Özge Dirik. “Bu geceye nereden binersen bin/ Yokluğuna varmak bir duraktır yalnızca” diye seslenir Özge. O kadar güzel ki şiirleri size anlatamam. En azından benim için hepsi mükemmeller. Nokta Durağı adlı şiir kitabı başucumdadır hep. Yüreğimin kıyısındadır. Bir diğer okuduğum şair 22 yaşında intihar etmiş Kaan İnce. Gizdüşüm adlı bütün şiirlerinin toplandığı kalın bir şiir kitabı var şu an elimde. Daha 22 yaşında bir insan nasıl o kadar güzel ve çok şiirler yazabilir hayret ediyorum.  “Sarnıçlarda yağmurlar dinlenirken senin için anne/ Gül et beni kederine” diye sesleniyor Kaan bir şiirinde. İntihar etmiş şairlerin bize bıraktığı şiirlerde kendimi daha çok bulduğumu itiraf etmeliyim. Ahmet Erhan şöyle diyordu bir şiirinde, “Sevdiğim şairlerin çoğu intihar ediyor sonunda/ Ölümü bir yaşam boyu gözaltında tutmuş gibi.” Ahmet Erhan’la ara sıra sohbet ettiğimize şimdi inandınız mı? (Arkadaş Z.Özger, Özge Dirik ve Kaan İnce’nin şiir kitaplarını yeniden basarak şu an elimde tutmamı sağlayan “Ve Yayınevine” buradan sonsuz kere teşekkür ediyorum. Böylesine güzel şiir kitaplarını yeniden bastıkları için, şu anda da kaliteli eserler yayınladıkları için, kaliteye önem verdikleri için, çok satmak uğruna ilkelerinden ödün vermedikleri için onlara minnettarım. Biliyorsunuz artık çok ünlü yayınevleri bile çok satmak uğruna nitelikten uzak kitaplar basıyorlar ve maalesef sadece kâğıt israfı yapıyorlar.)

            Şiirsiz yaşayamayan bir kadını en iyi bir şair anlar öyle değil mi? Eşim benim hayatımdaki en büyük şansım, bunu hep söylüyorum. Ben kitaplara ve şiirlere çocukluktan bağlanmış biriyim. Ama kitapları benim sevdiğimden bile çok seven bir eşe sahibim. Arkamdaki masada geceleri şiir yazan, bir şiir iyi olsun diye günlerce o şiir üzerinde çalışan bir eşe sahibim. Gerçekten edebiyata katkı sağlama amacındayız ve bu ömür boyu sürecek eminim. Zaten beni de bir şairden başkası anlayamazdı bu hayatta. Ben şairlerde bulmuşum yaşamın anlamını, şiirlerde bulmuşum. En çok da şair olan eşimde bulmuşum. Elimizde şimdi “Taşayazma” isimli bir hazinemiz var. Değerli eşim Ahmet Menteş’in ilk şiir kitabı. İkincisi ve daha niceleri gelecek biliyorum. “Dünyayla insan arasındaki umutsuz kavgadan/Sahte acılar kalıyor geriye” diyordu bir şiirinde.

            Son zamanlarda ben de fazlasıyla şiir yazıyorum. Artık lisede şiir defterini yırtan o acemi şair de değilim biliyorum. Bu şiirleri sadece eşimle ve iki yakın şair arkadaşımla paylaşıyorum. Onlar, bir araya gelmeli bu şiirler, basılmalı diyorlar ve çok beğeniyorlar. Hiç aklımda yoktu bir şiir kitabımın olması aslına bakarsanız. Bu aralar, insanların benim dizelerimde de anlam bulabileceğini düşünmeye başladım. Kim bilir, sadece üç kişinin bildiği bu şiirler gün gelir bir araya gelip kitap oluverir. Ben öldükten sonra biri de benimle konuşmak için kapımı çalıverir, kim bilir…

 

 

 

 

Yorumlar

  • yorum avatar
    arin arslan
    09-10-2019 01:33

    yalnız özge dirik kadın değil erkek şairlerimizdendir. araştırıp yazmanız daha iyi olur.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.