Denizli
13 Ekim, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.44
  • EURO
    35.05
  • ALTIN
    2347.7
  • BIST
    9003.22
  • BTC
    69462.36$

Deprem Gerçeği

31 Ocak 2020, Cuma 10:29
Deprem Gerçeği

Dünya tarihi boyunca , insanoğlu pek çok doğa olayına maruz kalmıştır . Hiç şüphesiz kibunlarınenbüyüğünü,depremleroluşturmuştur.Depremler,dünyanınoluşumundanberi, gerçekleşmektedir ; yeryüzü şekillerini, dünya üzerindeki diğer canlıları ve bizleri  insanoğlunu da etkilemiştir. Depreme karşı önlem alınmadığı ve depreme hazırlıklı olunmadığı takdirde etkisine de devamedecektir.

Anadolu, geçmiş çağlarda, tarihsel dönemde antik devirlerde, , Bizans döneminde birçok depremlekarşılaşmıştır,Anadolu’nun güneydoğusundaki İran, Filistin ve Suriye'de gerçekleşen depremlerden de Anadolu etkilenmiştir. Denizli ve çevresini ele aldığımızda depremlerin tarihsel dönemdeki etkileri M.Ö. 65 -1899 yılları arasında , tabii bu tarih aralığı bizim verdiğimiz bir sınır, üzerinde yaşadığımız bölgede yer yüzü oluşumundan itibaren depremler süregelmiştir. M.S. 60 tarihinde yaşanan depremde antik kentler, Laodikya ve Colossaeyıkılmışhasargünümüzdeki Dinar’a kadar uzanmıştır. İnsanoğlu verimlitoprakları terk etmemiş yeni kentler inşa etmiştir, 494 yılında gerçekleşen deprem de Laodikyatamamen yıkılmıştır. 1651, 1653 , 1702 yıllarında yine bölgemizde gerçekleşen ve hissedilen depremler yerleşim yerlerini yıkmaya ve can kayıplarına neden olmaya devam etmiştir. Tıpkı günümüzde olmaya devam ettiği gibi . 1900‘ lü yıllardan günümüze deprem büyüklüklerini rasathane verilerinden alabildiğimiz için bundan sonraki dönem için aletsel döneme geçilmiştir. Bu süre zarfında da depremler devam etmiştir, en son geçtiğimiz yılMart2019Acıpayamcivarı,Ağustos2019Bozkurtcivarıvegeçtiğimiz hafta Elazığ’dagerçekleşenveonlarca vatandaşımızın hayatını kaybettiği Elazığ-Sivrice depremigibi.

Şimdi çok daha eskilere ve dünyamızın ilk çağlarına gidelim ;

Pangea, geçmiş jeolojik dönemler arasında var olmuş, günümüzdeki bütün  kıtaların oluşturduğu olan tek kıtadır. Evet dünya üzerinde o zamanlar yer alan tek kıta, günümüzden yaklaşık 250 milyon yıl kadar önce belki daha yaşlı, bu kıta oluşmaya başlamış ve yaklaşık 100-200 milyon yıl kadar önce de ayrılmaya başlayan bu tek kıtadan bu yana kıtalar, devamlı bir hareket ve değişim içerisindedir. Sonra bu kıta üzerinde dinozorların yaşadığı dünyamızın kuzeyinde ve güneyinde yer alan iki büyük kıtayı oluşturmuşve50milyonyılsürenbirtarihsonundayavaşyavaşbukıtalardaayrılarak


günümüzdeki halini almaya devam etmiştir. Bu milyonlarca yıllardaki değişimler kıtaların hareketinin sebebi , kıtaları meydana getiren yer kabuğu bir bütün halinde olmamasından kaynaklıdır. Bu kabuk düzensiz kırıklarla parçalanmış bir haldedir. Yerkabuğundaki çatlaklar neticesinde parçalanmış olan bu parçalara levha ismi verilmektedir. Bu levhalar, yerküredeki astenosfer adı verilen mantonun en üst bölgesinde hareket etmektedir. Levhaların bu şekilde hareket etmesini sağlayan etken ise, magmanın ısı değişimine bağlı olarak oluşan konveksiyonel akıntılardır. Bu olay, bu şekilde milyonlarca yıldır sürekli olarak devam etmektedir. Depremler, bu levhaların hareketine bağlı olarak , dünyamız yaşadığı sürece devam edecektir. Yer yüzünün şekillenmesi de jeolojik zamanlar içinde yer yüzünün evrimi bu levha hareketleriyle gerçekleşir. Yanardağ faaliyetleri, günümüzdeki dağların oluşumu, okyanus tabanlarındaki okyanus sırtlarının oluşumları bunlara bağlı oluşan depremler hep bu levha hareketlerine - kıtasal kabuk ve okyanusal kabuk hareketlerine bağlıdır.

Depremler, insanoğlundan önce de vardı, insanoğlu yeryüzünde olduğu sürece de devam edecekler ve kayıt altına alınıp bizim onları çözmemizi bekleyecekler.

Depremleri afete dönüştürenler yaptığımız yapılarla bizleriz. Bunun önüne geçmek için , büyüyen inşaat sektörüyle, yeni yapılarla ihtiyaç duyulan Deprem Yönetmeliği geçtiğimizyıluygulamayakonuldu.Yeniprojelerbuyönetmeliğegöreşekillenmeyebaşladı, bizler Jeoloji Mühendisleri olarak “Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği 2018 (TBDY-2018)‘ne uyulması gerekliliği” ne hazırladığımız raporlarda önemle vurgulamaktayız. Burayakadarherşeyyolundaolumlubirgelişme,amaneyazıkkiaynıyıl“İmarBarışı”adı altında kaçak yapılan, belki mühendislik hizmeti bile almamış yapılara resmiyet kazandırılıyor! Bu da yetmezmişgibi bu İmar barışıyla birlikte inşaatruhsatı ve yapı denetlemesi olmadan yeni yapılar , ilave yapılar türüyor. Sizce burada bir tezatlık yok mu . Olasıbirdepreminyaşanacağı bölgede İmar Barışından yaralanmış biryapınınyıkılmasıve can kaybı olması bu affı çıkartanları elbette ki üzecektir. Bizler yine bir deprem sonrası “Kentsel Dönüşüm “ ü getirip güvenemediğimiz binaları yıkıp yenilerini yapmadık mı, o zamanda sevindik biraz daha da geliştirildiğinde daha geniş çapta kentsel dönüşümlerleeski güçsüz yapı stoklarından kurtulmayacak mıydık. Sonra “Kentsel Dönüşüm” bina dönüşümü ile sınırlı kaldı. Yeni dönüşen binaların bitişiğinde olabilecek bir deprem de yıkılarak dönüşenbuyapıyıdaetkileyecekeskigüçsüzbinalarkalmadımı.Demekkibirşeyleryanlış gidiyor. Uygulanmak istenen projeler uzun vadelerde düşünülmeden yürürlüğe giriyor. Öyleyse yapmamız gereken, olması gerektiği gibi insan hayatını  ön  plana  çıkartmaktır. İnsanın güvenle  yaşayabileceği  yapılar  yapabilme  adına  , üniversiteler, devlet kurumları, yapıların projelendirilmesinde görev alan meslek odaları, belediyeler , yapı denetim temsilcileri, bir araya gelerek biraz zamanda alsa oldu bitti ye gelmeden, sürdürülebilir, yapıcı çözüme yönelik projeler üretmelidir.

Doğa olaylarının afete dönüşmesinin kader olmadığı kabul edilmeli, ranta dönüşebilecek şeylere değil bilime, can kayıplarının yaşanmayacağı çözümlere yatırım yapmalıyız.

Geçen haftaki Elazığ-Sivrice depreminde Elazığ ve  Malatya’da  hayatını  kaybedenlere Allah’tan Rahmet , yakınlarına başsağlığı yaralanan vatandaşlarımıza da acil şifalardiliyorum.

Hakan ŞEKERCİ Jeoloji Yüksek Mühendisi

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.