3ü
Denizli
19 Mart, 2024, Salı
  • DOLAR
    30.36
  • EURO
    32.97
  • ALTIN
    1985.0
  • BIST
    8487.2
  • BTC
    43506.093$

Boş Bisiklet

03 Ocak 2019, Perşembe 12:26
Boş Bisiklet

2016 yılının haziran ayıydı. Arkadaşım Nuran Çağdaş Ören’in evine davetliydik. Bir bilgisayar yazılımı konusunda Yardıma ihtiyacı vardı ve bu konudaki uzman arkadaşımı alarak, Nuran’ın evine gittik. Hemen vakit kaybetmeden çalışmayada başlandı. Ben kenarda duruyor ara ara sohbet ediyor ve onların çalışmalarını izliyordum. Bir süre sonra aralanan kapıdan bir kadın salona girdi. Daha önceden Nuran’ın anlatımlarından bildiğim bu kadın Gonca Sağnak’tı merhabalaştık ve tekrar işimize koyulduk.  Bir süre sonra balkona çıktığımda Gonca’da sigara içiyordu. Tekrar merhabalaşarak yolculuğunun nasıl geçtiğini sordum. “oturarak” diye bir cevap aldım. Bu cevap fazla soğuk gelmişti.Ancakdonuk bir şekilde gülümseyerek konuşma kısa bir süre devam etti. Birbirini yoklayan iki insan olarak. Soğuk ve cansız.  Ogün bir daha konuşmadık, çünkü yorulduğunu söyleyerek odasına gitti. Çok sonraki sohbetlerimizde açıklamıştı senden hiç hoşlanmamıştım ilk gördüğümde diye. Sıcak samimi sıkı bir arkadaşlığın başlangıcıydı bu.

Bir iki ay sonra Gonca Sağnak tekrar gelmişti ve Nuran Çağdaş Örenle kapı boyuyorlardı. Boyanan kapıları gördükçe güzellikleri beni etkilemişti ve bir makale yazdım denizli24 gazetesine “Denizli’de iki Kadın” başlıklı.Teşekkür etmek için aradılar ve Gonca ile ara ara sosyal ağlar üzerinden yazışmalarımız başladı. Didim’deki evine fırsat buldukça ziyaretine gittim. Derinleşen konular ve saatlerce süren sohbetler oluştu. Çok derin ve zengin bir kişilikle karşılaştım. Aile yapısı, Cemal Süreyya ile ilişkileri, yaşamının siyasal yönleri, özel yaşantısı, hastalık süreci ve hayata dair yapmak istedikleri.

Öz babası ziraat mühendisiydi ve siyasi bir kişiliği vardı. Evleri o dönemki tüm siyasilerin uğrak yeri birçok tartışma toplantısının yapıldığı yerdi, kimler yoktu ki ;Mehmet Ali Aybar, Behice Boran,Mihri Belli, Doğu Perinçek, Deniz Geçmiş, Sinan Cemgil, Şirin Cemgilv.b. böyle bir ortamda büyümüş ve oda siyasileşmişti. Gene bu ortamda tanıştığı Denizlerle yargılanan Metin Güngörmüş’le aşk başlamış ve kısa bir süre sonrada evlenmişlerdi. Tabi aktif siyasi yaşam ve illegalite faaliyetleri başlamıştı. 70 li yılların sonuna doğru ilk cezaevi günleri ve ardından 80 darbesiyle birlikte ikinci cezaevi günlerini yaşamıştı. İşkence ve tacizlerle süren bir yılı aşkın süreçte kocasının karşısında çapraz sorgularda işkence ve tacizler yaşamıştı. Daha sonrada kocasını ziyarete giderken oğulları Ekrem ile birlikte görüşte yaşadıkları herbiri ayrı bir hikayeydi. Ogünlerden bahsetmekten hiç hoşlanmaz ve hemen konuyu değiştirirdi. Yakından tanıdığı sohbet ettiği Deniz Gezmiş’lerin idamını duyduğunda ve Sinan Cemgil’in cenazesini gördüğündeki şoku hala yaşıyordu. Kızgındı ve kırgındı siyasete biraz. Kendiside çok sevdiği eşinden ayrılmak zorunda kalmıştı. Ve çocuğunu yalnız büyütmüştü.İlerleyen yıllardaAnnesi(Bayan Nihayet)Cemal Süreyya ile evlenecek ve o Cemal Süreyya’nın üvey kızı olarak anılacaktı. Cemal Süreyya çok saygı duymasına ve sevmesine rağmen bu şekilde anılmaktan hoşlanmazdı.

Yeni evlilikler ve hastalığın getirdiği bir dizi sorunlarla boğuştu.Kanser yakasını bırakmamıştı. Oysa ne güzel bir kadındı. Orhan Velinin aşık olduğu Nihat diye bir kadın varmış Cemal Süreyya Gonca’yı ona benzetirmiş. Hastalık illetiyle yıpranmış bir anda yaşlanmıştı.  Kanserden yüzünün yarısı alınmış tam 39 kemoterapi, 4 ameliyat, 35 ışın tedavisi görmüştü. Doktorlara da kızgındı beni kobay olarak kullandılar derdi.Ve en sonunda tedaviyired ederek normal bir yaşantı sürmeye çalışmıştı. Güçlü bir kadındı yaşadıklarına rağmen ayaktaydı.  Kendisiyle de barışıktı. “Geçmişte çok güzel bir kadın olduğum için bakarlardı şimdi ise yüzümün yarısı olmadığı için bakıyorlar benim için değişen bir şeyyok.” Derdi.  Kendini efsanedeki AŞİL gibi hissediyordu:

“Aşil (Akhilleus) Mitolojik bir efsane kahramanıdır… Homeros ve İlyada adlı destanda Truva Savaşında anılan Greklerin büyük savaşçısıdır… Efsaneye göre denen odur ki ;Aşil’e ne ok ne kılıç işlermiş. Vücudu görünmez bir zırh ile kaplanmıştır. Annesi yarı tanrı bu savaşçıyı kutsal Nehir’de yıkayarak, kutsamış ancak bu kutsayış sırasında ellerinin suya değmemesi gerektiği için bebeğini suya topuğundan tutarak sokabilmiştir. Böylece Ölümsüzlükle kutsanmış olan Aşil’in ölümlü olduğu tek noktası Nehir’de ıslanamayan topuğu olmuş.“

Gonca zayıf noktasının neresiolduğunu kendisi de bilmiyordu.
 

Nuran Çağdaş Ören ve Burcu Cunneen ile yaptığı projelerle kanserle mücadelenin yüzü olmuştu. Hiçbir geliri olmadığı halde açtığı resim sergisinin tün gelirlerini engeliler yararına bağışladı. Artık tanınıyor ve sosyal ağlar üzerinden birçok kişiden mesajlar alıyordu. Bir gün afyon çay ilçesine bağlı köyde yaşayan birinden almıştı mesajı, çok etkilenmişti.”BenAfyonluyum köylüyüm bizim buralar yayla misafirim olun bize gel ben evliyim esim sağ 3 tane çocuğum var sen de benim başımın tacı ablamsın ne dersin. Buraya yaylaya gelin misafirimiz olun iyi beslenme, huzur, stressiz hayat, sizi hayata bağlayacaktır. Sizin için 15 günde bir kuzu keserim. Sizi yasatmak için elimden geleni yapacağım.Sizi yaylada tertemiz bir atmosferde istediğiniz kadar bakacağım söz sizden bir beklentim yok” diyordu Anadolu insanı. İnsan sıcağını hissetmişti bu mesajla. Bana,“beni götürür müsün?Afyona tanışmak istiyorum bu insanlarla” demişti. Ama bir türlü zaman ayarlayıp gidemedik.Üzgünüm!  Bazen bir fitilin ateşlenmesi için bir kıvılcım yetiyor. İşte Goncanın yaşam felsefesi kıvılcım olmaktı. Bir de 21 yaşında genç kızımız yazmıştı Gonca’ya”Tam intihar etmek isterken sizi gördüm yaşadıklarınızı okudum ve benim yaşadıklarım hiç bir şeymiş Gonca ablacım” diyordu. Aylarca yazışmıştı o genç kızımızla. Ve daha nicesi…

Gonca Sağnak insanlara umut aşılayan bir yüz olmaktan mutluydu ve aslında az bir ömrünün kaldığının farkındaydı ama hiç bunu kafasına taktığını kimseye hissettirmez yaşamla dalga geçmeye çalışırdı. Didim’de hergün sahile gider, deniz ve güneşten yararlanırdı. Bir ziyaretimde evinde kalmıştım, 3 gün boyunca birlikte geçirmiştik zamanı. Sahil, deniz,rakı sofrası, uzun sohbetler derken zamanın nasıl geçtiğini bilmiyorduk. Sahilde gördüğümüz 3 tekerlekli elektrikli bisikleti çok sevmişti, bundan bir tane alacağım demişti. 3 ay sonra bisikleti aldığı gün bana fotoğrafını ve videosunu yollamıştı.Bisikleti kullanma çalışmalarına başlamış ve yavaş yavaş sahile onunla gidip geliyor ve çocuklar gibi mutluydu. Her gün taksi çağırmaktan kurtulmuştu. Geceleri neredeyse onunla uyuyacaktı sevinçten. Ancak 15 gün sonra hastalandı ve tıp fakültesi öğrencileri ile kadavra olarak bilime hizmet etmeyi tercih etti.Gonca’nın Bisikletiboş kaldı.

. ”

Ufuk Abalıoğlu 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.