Denizli
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.44
  • EURO
    35.05
  • ALTIN
    2347.7
  • BIST
    9003.22
  • BTC
    69462.36$

Hayallerimizin Kapsama Alanı

09 Eylül 2020, Çarşamba 11:00
Hayallerimizin Kapsama Alanı

Biraz hayal kurmaya ne dersiniz?

Yıl 2023 

Batmanda yeni bulunan petrol sahalarından kaliteli ham petrol çıkarmaya başlarız, yıllık kazancımız sadece petrolden 70 milyar dolar olur.

Başta Kaz Dağları’ndaki ocaklar olmak üzere altın madenlerinden yılda 150 ton altın çıkararak ülke ekonomisine 10 milyar dolarlık girdi sağlanır.

Doğu Akdenizdeki doğalgaz sahamızdan yıllık 75 milyar dolar ülke ekonomisine katkı olur.

Daha nice doğal kaynaklarımızı işleyerek yıllık 400 milyar dolar gelir elde ederiz.

 Kişi başına düşen milli gelir 15 bin dolara yükselir, asgari ücretimiz bin dolar seviyesine ulaşır. ‘’Yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızdadır’’ artık.

Bu hayallere günümüz gerçeklerini de katarak bir tablo çizeceğim izniniz olursa.

Doğal kaynak ihracatımız sebebiyle memlekete oluk gibi döviz akar. Paramız değerlenir, rekabet gücümüz düşer, fabrikalar kapanır ve işsizlik artar. Her biri küçük bir devleti satın alacak güçte Rus oligarklarına benzeyen onlarca hormonlu iş adamı türer. Gençlerin bir kısmı çalışmak yerine devletin sosyal yardımlarından faydalanmak için farklı yol arayışlarına girerler. Mahalle camimizin imamı ’’Beş yıldızlı camilerimiz var ama gençler camiye gelmiyor.’’ diye sitemde bulunur. İçki ve uyuşturucu kullanımı ürkütücü boyutlara ulaşır. ’’Lüks tüketim ürünleri cari açığımızın sebebi’’ der uzmanlar. Genç nüfustaki obezite sebepli hastalıklar ve ölümler bir türlü engellenemez. İşsizliğin yol açtığı psikiyatrik hastalıklar toplumun kanayan bir yarası olur. Otoriterleşme ve güvenlik politikaları sebebiyle gençler hayatını yurt dışında devam ettirmek ister. Barolar adalet talebiyle 34.kez Ankaraya yürür. Hükümet yanlısı köşe yazarı” Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olduk, keşke yirmi yıl öncesine dönebilsek” diyerek iktidara veryansın eder.  Alkollü trafik kazalarındaki artış sebebiyle emniyet müdürlüğü sıkı önlemler alır. Bireysel silahlanma tehlikeli boyutlara ulaşır. Kadın cinayetleri hız kesmez. Tarım sektörü hükümetten istihdam açığı sebebiyle yurt dışından işçi talebinde bulunur. Muhalefet partisi gelir dağılımındaki dengesizliğe dikkat çeker. Tutuklu gazeteciler sebebiyle Avrupa Birliği, Türk Hükümetine çağrıda bulunur. Çevre örgütleri doğaya verilen kalıcı hasarların onarılması için gösteriler yapar. Bir kısım yazarlar ” O kadar zengin olduk hala dünya bizi ciddiye almıyor” yaygarasını koparır.

-Be adam senin yaptığın da iş mi şimdi? Dediğinizi duyar gibiyim.

                İktisatta ’’kaynak laneti’’ denilen iktisatçılar tarafından üstünde çok durulmayan ya da bize anlatamadıkları bir kavram var. Bazı iktisatçılar kaynak zengini ülkelerin, doğal kaynak fakiri ama endüstrisiyle zenginleşmiş ülkelere kıyasla daha otoriter, gelir dağılımı bozuk ve demokrasileri kırılgan ülkeler olduğu tespitinde bulunurlar. Örnek olarak doğal kaynak zengini Afrika ülkelerini gösterirler. Keza tarihte İspanyol Sömürge İmparatorluğuna akan altın ve gümüşün sebep olduğu bolluk sebebiyle İspanyanın sanayileşme ve demokratikleşmede komşularından çok gerilere düştüğünü belirtirler. Hâsılı yetkin kadrolar tarafından kamu menfaati güdülmeden işletilen doğal kaynak gelirleri demokratikleşme ve sanayileşmenin düşmanıdır demeye getirirler. Ayrıca doğal kaynak zengini ülkeler için eğitim yatırımları masraflı veçetrefilli bir alan olduğu için ilgi görmez.

Çocukluğum ve gençlik yıllarım Aydın-Denizli arasında geçtiğinden iki şehir arasında kıyas yapardım. Denizli sanayisinin Aydından niye daha gelişmiş olduğunu düşünür bir sonuca varamazdım. Yıllar sonra Aydın’ın uçsuz bucaksız verimli tarım alanlarının ve ikliminin sanayinin gelişmesine engel olduğunu anladım. Denizlinin başka seçeneği yoktu, eğitime ve sanayiye yatırım yapmaktan başka. Benzer örneği Güney Korede de görürüz. Petrolü veçelik cevheri olmayan Güney Kore dünyanın en büyük petrol ürünü veçelik ihracatçıları arasındadır.

Büyük bir kamyonunuz olduğunu, onu da bir ülke farzedelim. Eğer kamyonunuzun;

güçlü bir şasisi; eğitim, sanayi ,teknoloji

sağlıklı bir fren sistemi; hukuk, adalet

hassas bir direksiyonu; demokrasi, arge, çağdaş değerler

iyi lastikleri;  insan hakları

son olarak;

ehliyetli, ruhen ve bedenen dingin, kurallara bağlı bir şoförünüz yok ise, değerli  doğal kaynaklarınızı  taşıyamaz, işleyip halkınıza ve devletinize değer katamazsınız.Bu zenginliğin bir zümrenin eline  geçmesi içten bile değildir.

‘’Doğal kaynakları işleyerek kısa yoldan biz de gelişmiş ülkeler içinde olacağız’’ savı dünya gerçeklerine ve bilime ters bir iddiadır.

Daron Acemoğlu, Dar Koridor kitabında gelişmiş ülkelerin geçtiği bu yolu ‘’koridor’’ olarak tasvir etmiş.

‘’Bunu bir kapıdan ziyade ‘’koridor’’ yapan unsur ise özgürlüğün kazanımının bir süreç olmasıdır. Şiddetin denetim altına alınması, yasaların yazılı hale getirilmesi, uygulanması ve devletlerin yurttaşlarına hizmetler sağlamasından önce koridorda oldukça uzun yol almak gerekir. Bu bir süreçtir çünkü aralarındaki bütün farklara rağmen, devlet ve seçkinlerin, prangaları olmayan toplumun değişik kesimleriyle beraber yaşamayı veçalışmayı öğrenmesi gerekir. Koridorun dar olmasının nedeni ise başarının hiç de kolay olmamasıdır.’’(Dar Koridor,sayfa 16).

Yazar; 2002-2008 yılları arasında Türkiyenin bu koridora çok yaklaştığını ancak 2007 de  e-muhtıra, 2013 Gezi, 2015 hendek olayları ve 2016  darbe girişimiyle oluşan tedirginliği önemli bir sebep sayar. Diğer sebeplerin de etkisiyle bu koridordan uzaklaşıldığı sonucuna varır.

Özlemini duyduğumuz medeniyete gömülerle, doğal kaynakları işleterek, ’’Yeni Osmanlıcılıkla’’ ya da kavli (sözlü) dualarla ulaşmak yeterli olmayabilir. Makbul duanın diğerşartı olan ‘’Fiili dua’’ile yani bize bahşedilen aklımızı ve mantığımızı kullanarak, sabırla ve çok çalışarak elde edebiliriz.(‘’İnsan için ancak çalışmasının karşılığı vardır.’’Necm 53/39). Bu meşakkatli yolu konuşarak, yazarak, farklı düşüncelere değer vererek, tartışıp müzakere ederek ve ilkeler koyarak aşmak zorundayız. İlkeler üzerine kurulu hukukun üstünlüğünü temel alan demokratik bir sistem kuramadığımızda, biz sıradan vatandaşların hayatlarında gökten altın da yağsa belirgin bir değişiklik olmayacak hatta bu günleri mumla arar vaziyete de düşme ihtimalimiz olacaktır.

 Lütfen hayal kurarken daha dikkatli olalım ve de hayallerimiz sadece temel ihtiyaçlarımızla sınırlı kalmasın. İçinde özgürlük, eşitlik, saygı, sevgi, merhamet, erdem, umut, sanat vb. gibi nice değerler de olsun.

Sağlıcakla kalın.

Yalçın Can

 

 

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.