Denizli
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.44
  • EURO
    35.05
  • ALTIN
    2347.7
  • BIST
    9003.22
  • BTC
    69462.36$

SESİMİ DUYAN VAR MI?

17 Ağustos 2022, Çarşamba 09:45
SESİMİ DUYAN VAR MI?

Toprak, verimli tarlalar üzerine dikilen dayanıksız evlerin, yok edilen ormanların, doldurulan denizlerin intikamını almak istercesine öfkeyle silkinmiş ve üzerinde ki her şeyi yere atmıştı 45 saat kadar süren 45 saniyede. Doğdukları şehir, yaşadıkları ev yorgan gibi üzerlerine serilmişti 7. Katta uykuya dalıp, ne olduğunu anlamadan betonun altında kalan çaresiz insanların.
Yıl dönümünde 17.ağustos.1999 da 03.02 saatinde yüzyılın en büyük felaketinden söz ettiğimi anlamışsınızdır. Son dönemde meydana gelen sel felaketinden de anlaşıldığı gibi ülke olarak afetlere hazırlıksız olduğumuzu, doğal afetleri felakete çevirenin de biz insanların doğanın doğal yapısına müdahale etmemizden kaynaklanıyor olduğunu bir kez daha anladık. Keşke birkaç ev fazla yapmak yerine bıraksak ta dere yatağında akmaya devam etse, ya da orman içinde tatil yapma zevkimizden mahsur kalsak da orman bütünlüğünü bozmasak ve içerisinde fazla insan bulunmasa, denize sıfır daire de oturmasak denizi doldurup mesela, denizler olduğu gibi kalsa. Doğa ile verdiğimiz ego savaşını doğa kazanacak biz kaybedeceğiz ve doğa karşısında insan olarak ne kadar da aciziz.
Kiminin sadece evet deprem olmuştu dediği tarih belki 17 ağustos 1999 , kimi ise dün gibi unutamıyor o acı günü. Bazı tarihler, bazı günler vardır ki, üzerinden yıllar geçse unutulamaz. "zaman en iyi ilaçtır derler" teselli etmeye çalışırlar, ama yine unutamazsın. Çeken bilir, yaşayan anlar bir tek.

17 ağustos 1999, ölümün adı. Hiçbirimizin akıllarından silinmeyen, hayatımıza bir kâbus gibi çöken, milli felaketimizin tarihi. Yaklaşık olarak 20 bin kaybın, 50 bin yaralının ve 15 Milyar Dolar ekonomik kaybında olduğu binlerce insanımızı ölüme yolladığımız, binlerce insanımızı evsiz barksız bırakan o feci gün.

17 ağustos 1999, acının ortak tarihi. Gece yarısı rüzgârları bölüp, çığlıklara boğan, kimilerini uykusunda ebedi yolculuğa çıkaran, herkesin televizyonlardan izlerken içini burkan, tüylerini diken diken eden gün. Denize adını veren Marmara’ nın cehennemin öbür adı olduğu gün.
1999 teknolojisi ile herkesin depremi saatler sonra duyup yardıma koştuğu gün. Depremin üzerinden 48 saat geçmeden dil, din, ırk ayrımı yapmadan 4 kıtadan 51 ülkenin Türkiye’nin yardımına koştuğu 1700 arama, kurtarma gönüllüsünün kendi dilleri yerine tek dil olan dayanışmanın dilini konuştuğu gün 17 Ağustos 1999.


17 ağustos 1999 acı da olsa geldi geçti. ya ondan sonrası, sonrasında ne yaptık sonrası depremden de beter. Peki, biz geçen 22 sene de neler yaptık? Deprem anıtına çiçek bırakmaktan başka. Her sene 17 Ağustos günü deprem anıtına çiçek koymakla depremle mücadele olmaz. Depremle mücadele süreklilik gerektirir. Çünkü dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri olan Alp-Himalaya Deprem Kuşağı üzerinde bulunan Türkiye’de büyük depremlerin nerede, ne zaman olacağını ön görebilmek şu an ki teknoloji ile mümkün değil. Depremden sonra ne gibi önlemler aldık, nasıl imkânlar sağladık, bu daha çok önemli.
Yazıma burada son verirken şunu söylemek isterim. Jeoloji mühendisi olarak ben, yazılı ve görsel basında depremi unutturmadan, farkındalık yaratmak amacıyla diğer meslektaşlarım gibi bıkmadan anlatmaya devam edeceğim. Hepimize doğal afetin felakete dönüşmediği sağlıklı günler dilerim.

deprem

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.